ÇOCUKLARLA BAHARI YAŞAMAK
Giderek dengesini yitiren doğaya rağmen mevsimlerin en güzeli yine çat kapı geldi. Hangi ara geldi, hangi ara açtı rengarenk çiçekli sofrasını hiç fark etmedik. Nergis çiçeklerinin kokusu, caddelerde yemyeşil akasya ağaçları ve tabi ki nisan yağmuruyla birlikte gelen toprak kokusu. Baharın sarhoşluğu, sabahın mahmurluğu, serçelerin yaramaz sesi ve gün boyu güzel havanın verdiği yorgunluğu hele bir de kavak yelleri esiyorsa işte o zaman baş etmek güçtür mevsimlerin en nazlısıyla. Artık gelmiştir bahar…
Bahar sabahları pencere vuran dört mevsimi en parlak gün ışığının, caddelerde keyifli keyifli yürümenin, gün ağarıncaya kadar sohbetlerin mevsimidir. Sürekli bir doğaya çıkma bir piknik havasıdır bahar. Kanı kaynar insanın yerinde duramaz. İster büyük bir kentte ister taşranın en kıraç köyü olsun bahar her yerde bahardır. Ve acımasız hiçbir insana sarhoş eder herkesi güzelliğiyle, kokusuyla. İş yapmak istemez böyle havalarda. Seyyar satıcılar taze badem ve eriklerin yanında birazda tuzla herhangi bankta oturup yemenin tadıdır bahar. İster deniz kenarı olsun ister şehrin tam ortasında içeride oturamayıp kendini herhangi bir bahçeli kafeye atmanın tadıdır bahar.
Acaba kaç bahar daha görebileceğiz?
Zor bir soru değil mi? Okurken yutkunduğumuz ya da cevap vermekte zorlandığımız bir soru! Bir o kadar da önemli bir soru. Her yaşın kendine güzelliği vardır deriz ya; sanırım bu yaşların en güzel mevsimi de bahardır. Anne babalar yaşlanıyor, çocuklar büyüyor. Fakat iş hayatı, günlük koşturmaca derken vakit geçip gidiyor. Çoğu zaman baharı yaşamadan geçip gidiyor ömür. En kötüsü de çocuklarımızın baharına şahit olmadan geçiyor mevsimler. En son ne zaman toprağa dokundunuz? Çocuğunuz ile birlikte ne zaman ağaç çıplak ayakla toprağa bastınız?
Çocuklar, biz büyüklerden zaman ister, ilgi ister; oyuncak, pahalı elektronik aletler değil. Tıpkı bir ağaç misali sadece su vermek yetmez, bakım ister, budama ister, güzel bir toprak ister. Kısacası ilgi ister. Çocuklarımız da bizden bunları beklerler. Bu yüzden çocuklarınız ile birlikte dışarı çıkın, çıplak ayakla toprakta yürüyün, bir ağacın altına oturun, eriği dalından koparın, onun için birlikte bir ağaç dikin. Birlikte büyüttüğünüz bir ağacınız olsun. Onu büyütürken sabretmeyi öğrensin, onun sorumluluğunu alsın. Unutmayın doğadan uzak büyüyen çocuk eksik büyür. Her şeyin hazırına alışır, sabretmez, sorumluluk almaz.
Bu baharı çocuklarınızla birlikte geçirin; onu dinleyin, onun yaşamına şahit olun, bir an için olsun dersleri, işleri bir tarafa bırakın. Sadece onunla ilgilenin. Sorumluklar bir tarafta kalsın. Çocuğunuzun gülüşüne, koşturmasına şahit olun. Toprakla oynasın, çamurdan oyuncaklar yapsın. Toprakla kirlenmenin tadına varsın. İlerde bu baharı hatırlayarak gülümsesin. Çünkü o hayatının baharında ve unutmayın baharlar hep kısa sürer. Bir daha çocuk olmayacak ve siz bir daha bu kadar genç olmayacaksınız. Ağaca tırmansın, size elleriyle meyve toplasın. Bazı şeylerin marketten alınmadığını öğrensin. Ceplerine erik doldururken yüreğine de sizinle olan anıları koysun. Unutmayın “baharda çiçek olan meyvedir yaza” ve sizin çiçeğiniz hayatınızın en güzel meyvesi olacaktır.
Tüm Yorumlar